21 Aralık 2011 Çarşamba

peki ya teyzelerinin gözünden poyraz' ın doğumu???

poyraz' ın bir sürüüüüü teyzesi var, kan bağı yok aramızda ama kan bağından öte bir arkadaşlık bağı var... dolayısı ile dünyanın şanslı çocuklarından, onlarla olduğu her vakit çok eğleniyor ve şımartılıyor çünkü... zaten tamamen spontan bir şekilde teyzelerinden biri doğumuna da şahit oldu, hem de ameliyathaneyi inleten çığlıklar atarak :)))) kendisinin konuya dair yazısını bekliyor ve ödevini ilk teslim eden feyza teyzesinin poyraz' a bir yaş hediyesi yazısını aynen aktarıyorum buraya;

ben gözyaşları içinde okudum, Poyraz senin de gözlerin dolacak mı büyüyüp okuduğunda bunları???



sevgili vaftiz oğlum :)
Herşey birgün çok sıkıcı bir toplantının ortasında kapının çalması ile başladı...
kapı çaldı ve içeri sarı saçlı mavi gözlü balık etli güzel bir kız girdi... gözlerime inanamamıştım, çünkü gelen orta okul arkadaşım Berfin'di. Ayağı kalktım senin ne işin var burda diyecektim ki gelen kızın o olmadığını konuşmalardan anladım. Eski bir dostu gördüğünü zannetmenin heyecanı sanmıştım içimdeki mutluluğu o an, oysa şimdi anlıyorum Allah bana o hissi; ilerde çok güzel günler geçireceğim asla sahip olamadığım kız kardeşi bulduğumun habercisi olsun diye vermiş...
Evet Poyrazcım annenle tanışmamız böyle oldu... Bizim şirket de işe girdi ve çok güzel günler geçirdik. Güldük ,eğlendik, dertleştik,iki samimi iş arkadaşı olmuştuk. Ama sonra aramıza ayrılık girdi ve annen işten ayrıldı. İşte herşey aslında ondan sonra başladı.En mutlu olduğum kişi gitmişti ve ben ayrılan hiç kimseyi özlemediğim kadar çok özlüyordum onu,neden biliyor musun? İlk kez kendime bu kadar benzeyen birini görmüştüm ve yokluğu beni çok etkilemişti.Özel hayatımızda görüşmeye başladık bir iki üç derken artık birbirinin fikirlerine önem veren ve güzel anlarda yanyana olmak isteyen bir derdi olduğunda çekinmeden arayabileceğimiz bir arkadaşlık oldu bizimkisi... yani kardeş gibi ... kız kardeş gibi ...
Ve annen bize hamile olduğunu söyledi... Çok sevindik tabiki .... ve seni beklemeye başladık...
20.12.2010 sabahı söyle bir mesaj geldi telefonlarımıza ; bugün poyraz bebek geliyor diye ... Akşam olsunda işten çıkalım size gelelim diye bekleyemedik ... size ... artık sende bizimleydin, artık sende hayatımızdaydın...
Annen gördüğüm en tatlı lohusaydı bizi gülerek neşe içinde karşıladı ... sen gözlerini açamayan küçük bir tavşandın, tavşan kulaklı tulum içinde ... hepimiz seni kucağımıza aldık resimler çektik... ama itiraf edeyim o gün seni bu denli seveceğimi biri bana söyleseydi inanmazdım bebeğim...
günler günleri kovaladı ve sen hergün daha güzel bir bebek oldun.her hafta sonu seni görmek için heyecanlandık, seni özledik,seni gördüğümüzde çıldırdık - yada sadece ben biraz fazla çıldırmış olabilirim çünkü en çılgın teyzen benim - hayatımıza neşe ve hareket kattın. seninle ilgili hayaller kurduk, tahminler yaptık.Her an kendimizi senden konuşurken bulmamız bizi hep güldürdü. Artık sen hayatımızın tam ortasındaki "Poryaz çat Poryaz çat çata çata çata çat" tın.
ama itiraf edeyim benimle hep diğer teyzelerinden daha çok eğlendin :) horon ettik,tepindik,bağırdık ... ve hepsinde masmavi gülen o güzel gözlerin vardı ...
poyraz çok şanslı bir bebektin ve dilerim hep böyle şanslı ve güzel bir hayatın olur... annen ve baban seni çok seviyorlar. Bunu anlamak için sadece onların gözlerine bile bakmanın yeterli olacağını eminim hayat sana da öğretecek... Ailen akrabaların ve biz seni seven teyzelerin hep birlikte daha çok yıllar geçireceğiz. senin en önemli anlarında senin ve ailenin yanında olmak içn elimizden geleni yapacağız. Eminim genişleyeceğiz, bizlerinde çocuklarımız olacak ama sen bu grubun hep özeli olacaksın. çünkü sen ilksin ... ilk göz ağrısı ...
poyrazcım ilk doğum gününün heyecanı içinde olduğumuz şu günleri ileride sana anlatıp güleceğiz. Annen ve baban başta olmak üzere hepimiz çok heyecanlıyız. Dilerim ilk doğum günün başta olmak üzere tüm doğum günlerin birbirinden güzel olur . Birgün koca delikanlı olup da bizimle olmak yerine arkadaşlarınla olmak istediğin ama biz yaşlı teyzelerini kırmamak adına sadece bir pasta kesip gittiğin günleride görürüz inşallah. Seni çok ama çok seviyoruz...
galatasaraylı akıncı türklerden
teyzen
Feyza Çelik



şimdiki yazımız, perşembe günlerimin kurtarıcısı, her perşembe bize somon getiren ve pişiren, bir yandan da poyraz' ı oyalayan eskiden etoburken şimdi et yemeyen ve bu sebeple kendisini kınadığımız ama yine de çoook sevdiğimiz esra ateş' ten geliyor;





Sevgili Poyrazimiz.. 

sana 2011 yilindan mektup yazalim.. bu mektuplari sanirim 20yasindan sonra sevmeye baslarsin.. cunku insan 20yasina kadar hep buyumek ister.. sonra da kucuklugunu hatirlamak.. en saf en guzel en mutlu zamanlarini.. biz senin bu zamanlarinin sahitleriyiz.. ve inan cok eglenceli bir hayatin var:) ihtiyaclarin karsilandiktan sonra dunyanin en neseli en canayakin en eglenceli bebegine donusuyorsun.. emzigini takinca bebek, cikarinca adam'sin sanki:) ilk aramiza bir 23nisan gunu katilmissin meger.. gunesli bol kahkahali bir gunde.. sonra annenin yasadigi kimi zaman zor kimi zaman kolay zamanlarin sonunda bir 20aralik gunu dunyaya geldin.. seni ilk gordugumde tombik cok huzurlu uyuyan bir bebektin.. annenin rahatligi ve huzurundan etkilenmistin heralde.. dunyaya cabuk adapte oldun:) sonra gunler gecti.. tek elini arkana ata ata keyifle uyuyarak buyudun.. giderek hareketlendin.. artik konustuklarimizi bile anliyordun sanki.. mutlu oldugun anlarda, birsey ilgini cekmisse ayaklarin feyza teyzenin deyimiyle messi gibi donuyordu.. kocaman mavis gozlerinle etrafina sicaklik yayiyordun.. seni goren herkes kucagina alip sevmek istiyordu.. ve sen de seve seve gidip uyum sagliyordun her ortama..  dedim ya dunyanin en sicak kanli bebegiydin.. en ogrenmeye heveslisi.. cabuk ogreneni.. senin gibi icten kahkaha atan bebek gormedim sanirim..:) bir de hergun bir kahkaha limitin vardi doldurman gereken.. adini eglence tutkunu koyduk o yuzden.. :) cilgin teyzelerinle gezdin tozdun ilk yasinda.. bizden bikana kadar da oyle olucak yakani birakmicaz..:) seni buyuyunce nasil bebek olarak gormeyi birakicaz bilmiyorum.. hayal bile edemediklerini yasamak hayat..  buyuyunce bak bakalim benziyor musun bu haline.. bence degismeyeceksin hic.. hep sicak kanli, gulen yuzlu, zeki, yakisiklimiz olacaksin bizim.. belki daha cok harika ozelliklerin de eklenecek.. bunlar olurken hep seninle annenle ailenle kalmak dilegiyle.. aaa annesinin kuzusunu unuttukk.. kirdigin salca kavanozlarini.. annenin senin yaramazliklarina susup seni hep bagrina basmasini.. annenle sarilip uyumani.. buyuyunce unutulur bunlar hep.. bak buraya hatirla bazi bazi.. 

iyki doGdun! 

Seni coooookkk seviyoruzzz..!

ikinci yardimci teyzen esra:)))  



istemeden kırdığım, canımın taaa içi emel teyzene geldi sıra oğlum... şu yaşamda üzülmesini isteyeceğim son insanlardan birini kırmışım ben, işte sana bir hayat dersi daha... dostluğunuz yıllar devirse de, sen o yıllara güvenmeyip hep özenli davranmalısın arkadaşına, hele de arkadaşın emo gibi dostsa, kardeşse... şu  33 yıllık ömrümde en çok güldüğüm anların ortağıdır emo, ya aslında biz üç kişiydik ama bu hikaye uzun, ben sana sonra anlatırım... ilerde kordon da gezerken, sana ömerağa diye bir cafe göstereceğim, işte o cafenin en arka masasında her gün üç kişi, hayatımızın daha başında ne kahkahalar attık, neler konuştuk ve neler taşıdık geleceğe bir bilsen... ve yine bu üç kişinin, tesadüf müdür bilmem, oğulları var şimdi, daha doğrusu aslı teyzenin bora sı var, o abiniz. sen de abi oluyorsun yaklaşık 10 gün sonra, emel in aras ı geliyor. acaba kozmik bir şey mi, siz bizden bayrağı alıp ne maceralar yaşayacaksınız???? kız tavlamaya tatillere mi gideceksiniz, kordon da, istiklal de bira mı içeceksiniz??? bize de gece yarılarına kadar yollarınızı beklemek mi düşecek? bak neler anlatmış sana emel teyzen, anlatamadıklarını aras ı karşılamaya gittiğimizde öğrenirsin;



Canim yegenim Poyraz,
Tam 22 yasindaydi annen tanistigimizda..Hayat dolu, piril piril mavi gozlu, havali ve bilmis tavriyla...Zaman icinde samimi olduk ve ne kadar iyi bir dost oldugunu gosterdi bana. Ben Istanbul da calisacagim diyerek ideallerinin pesinden gittiginde cok uzulmustum. Cunku daha doyamamistim ona..ama ne olursa olsun ne yasarsa yasasin hep bir telefon kadar uzaktaydi bana.
Birlikte cok guzel zamanlarimiz oldu. O kadar gulerdik ki..sen buyuyunce hepsini anlatip kafani sisirmeyi dort gozle bekliyorum:))
Inan bana cok buyuk zorluklar, uzuntuler yasadi annen. Ama cok inatciydi, hic pes etmedi. Hic bir aci, hic kimse alt edemedi onu. Cunku savascidir senin annen, haksizliga tahammul etmez, asla kendini birakmaz. Bir o kadar da idealisttir, hirslidir, calismayi sever. Hatta oyle ki, asla bu kadar anac olabilecegini ve en sevdigi seyden calismaktan vazgecip kendini birine bu kadar adayabilecegini dusunemezdim.
Sana hamile oldugunu ogrendigimizde ne kadar sevindigimizi anlatamam. Iste o andan itibaren her sey degisti annenin hayatinda..Her sey geride kaldi sadece sen ve ailesi vardi artik. O susu pusu seven, gezme tozma meraklisi:)), hirs kupu annen gitti yerine dunyanin en fedakar insani geldi. Sen onun hayati, en buyuk ideali oldun bir anda..hele seni kucagina aldiktan sonra..inan bana cok az insan cocugu icin bu kadar fedakarlik yapar.
Maalesef ben sen buyurken yaninda olamadim. Uzakta oldugum icin sadece belli donemlerde senin o guzel yuzunu, mavis gozlerini gorme firsati bulabildim. Gelisimini, ne kadar harika bir cocuk oldugunu, neseli bagarislarini ancak annenle rutin telefon konusmalarimizla, fotograflarina bakarak takip edebildim. Ama sen buyudukce sana olan sevgimde hep buyudu ve buyumeyede devam edecek.
Ilk yasin kutlu olsun canim yegenim. Sen cok sansli bir cocuksun..her zaman annenin, babanin, ailenin ve teyzelerinin goz bebegi olacaksin. Umarim bahtinda, talihinde hep acik olur.
Izmir'deki kivircik teyzen
Emel Hotan







poyraz, büyüyene kadar yüz bin kere dinleyeceksin ama hikayeyi yine anlatayım, birgül teyzen senin doğumuna girdi, kaçak bir fotoğrafçı asistanı olarak ve doğumunu kayda aldı... seni ilk o gördü, öffff öyle bir çığlık attı ki:)))) ( zaten biliyor olacaksın bunları okuduyor oldugunda yüzü güzeldir, kendi güzeldir, içi güzeldir ama sesi berbattır teyzenin:)))) ) hastane inledi... sen dünyaya geldiğinden beri yanyanasınız, biliyorum ki hep de öyle olacaksınız.... o kadar şanslısın ki, bugün bir kez daha anladım ve senin de minikliğine rağmen anladığını biliyorum, ondan bu şımarıklığın... dilerim hiç olmaz ama olursa kötü günlerin, senin de yanında birgül teyzen gibi omuz omuza durabildiğin arkadaşlar verir sana hayat, bezgin günlerini gülümsemesi, bir sözü ile değiştirecek arkadaşlar... benden sana en büyük anne mirası teyzelerin oğlum. onlar yanında var oldukça sana hiç kimse hiç bir şey yapamaz... bu arada, birgül teyzen eben sayılır, o yüzden ebeni hitap alan herhangi bir küfür duyarsan kafa göz dal, kimseyi teyzene küfrettirme oğlum!!!!
şimdi sahne ebe' nde:))))


Sevgili Poyraz,

2007 yılında hayatımın gerçekten en çalkantılı döneminde tüm fırtınaları durdurabilecek dindirebilen tek insan benim için canımın içi  arkadaşım , sen daha şanslısın annen BERFİN..
Hayatımda o kadar kritik zamanlarda yanımda oldu ki, geriye bakınca bu nasıl bir mücize benim için diye düşünmemem imkansız..
Herzaman çok iyi bir dost, arkadaş, bazen anne, bazen kardeş, bazen cocuk, bazen,  bazen sadece hiçbirşey yapmasa da varlığı..
Sana duygularımı anlatabileceğim en güzel yol hissettiklerimi paylaşmam galiba, hani insan en mutlu, en dargın, en kızgın, en üzgün, en şımarık, en nobran, en en en lerini yaşarken bunları hep ilk  biriyle paylaşmak ister ya annen  benim için o kişi..ve hep o olacak…
Bunun için tabii ki anneannen Şenel Yazıcı ( Allah Rahmet Eylesin ve nur içinde ,huzur içinde uyusun) ve deden Nesim Yazıcı ya (Allah uzun ,mutlu, huzurlu ömürler versin) sonsuz minnettarım.
Onları herzaman ailem olarak hissettim dayın Çağdaş ı kardeşim Nesim Amcayı amcam ,Şenel Teyze yi sanki hep tanıyomuşum gibi teyzem olarak gördüm görüyorum..
Zira baban Yener ve ailesi o kadar değerli insanlar ki hep kendimi onların yanında sadece bir arkadaştan daha ileri hissediyorum..

Aslında herşeyin o kadar güzel olduğu bir ortamda senin gelişinle bir parçanın eksik olduğunu anlamamız bizi /beni çok şaşırttı.Herşey çok güzel sanırken tüm güzellikler bir kenara itildi.Gerçek büyü senle aslında hayatımıza girdi..

Berfin ilk bebek beklediğini öğrendiğinde ve bunu benle paylaştığında çok heyecenlandım ama arkadaşım için çok endişelendim.Miğdesi çok bulanacak mi, nasıl bir hamilelik geçirecek, üzülmemesi, sıkılmaması lazım, kilo alıcak mı,.v.s. kuruntularım oldu.Ama annen fiziken ve ruhen ne kadar zor günler geçirsede tek çabası bunları sana hissettirmemek oldu ve şimdi senin güzel ve gülen gözlerini gördükçe ne kadar başarılı olduğunu hepimiz hissediyoruz. Sonra ilk ultrason görüntülerin ve fotograflarını gördüğümüz zaman bir süre konuşamadım ve seni ilk ne zaman kucağıma alabileceğimi hesaplamaya başladım.

Sen  hayata ilk gözlerini açtığında seni ilk ben gördüm ve ilk gördüğüm şey buydu ,huzurluydun, mutluydun,ağlarken bile mutluydun, ciğerlerine aldığın yakıcı oksijen seni ağlatsada sen gözlerinle gülüyodun.Belkide oksijen değil benim çığlıklarım seni korkutmuş olabilir :)))

Bizim seninle farklı bir bağımız var aslında ve ben o bağın çok güçlü olduğunu biliyorum.Biz seninle bir ilki paylaştık, sen ilkdefa gözlerini açtın , bense ilk defa hayata gözünü açan o güzel gözlere baktım.Senin için ne kadar anlamlı olacak/oldu bilemiyorum ama inan benim için
hayatımın en güzel günüydü ve ben  bu günü bir fotografcının asistanı olarak kaçak girdiğim doğumhanede çığlık çığlığa yaşadım..

Seni annenin yanına verdiklerindeki bakışmanız senin birden ağlamayı kesmen ve onu koklaman gerçekten bir mucizeyi yaşamaktı.

Sanki dün gibi ama artık 1 yaşındasın ve bizi tanıyosun.Tabii ki en çok da beni…:)))Çok şanslı bir bebeksin çünkü erafında seni gerçekten tüm kalbi ile seven kocaman bir ailen Birgül, Feyza, Aysegul, Esra ,Çiğdem , Kübra, Serap v.s.. birsürü teyzen var.Bunların hepsi sana ilerde avantaj olacak, hepimiz seni ayrı ayrı çok sevdiğimiz için eminim sende ayaklarını oynattığın gibi bizi ve tüm dünyayı ayağının ucunda oynatacaksın.

Bunları sana neden anlatıyorum biliyomusun?? hayat sana tüm ömrün boyunca iyi ,kötü bütün nimetlerini sunacak, ama sen hep bir adım önde olacaksın
Allah seni bu hayata o kadar güzel bir yerde ve zamanda ,  hayatımızın en güzel , en kıymetli ve en nadide bir yerine oturttu ki bu yerin sarsılması imkansız.

Canım bebeğim bak 1 yaşında oldun .Zaman senin için nasıl geçiyor bilemiyorum ama bizim için çok çabuk geçiyor.Ben mümkün olduğunca çok sana zaman ayırmayı istiyorum.Çünkü seni çok özlüyorum.Heyecan içinde herbirimiz doğumgününü en güzel şekilde kutlamak için çalışıyoruz.

Senin dünyanın en yakışıklı, en akıllı , en sevimli, en sağlıklı, en mutlu,, v.b.. özelliklerine sahip bir bebek olduğunu biliyorum.Belki başka kardeşlerinde olucak ama sen herzaman bizim ilkimiz olucaksın bunu asla unutma.Nerden mi biliyorum, çünkü bende ilk çocuğum:))))

Asla unutmanı istemediğim bir şey var ; ne zaman ihtiyacın olursa bir nefes uzağında olucam.

Seni çok seviyorum bebeğim….Nice mutlu yıllara….Doğum günün kutlu olsun…
EBE Birgül….



20 Aralık 2011 Salı

oğlum, mucizem 1 yaşında !!!

insanların hayatlarında bir sürü önemli tarih vardır, benim de var... doğumgünüm, sevdiklerimin doğumgünleri, evlilik yıldönümüm, maalesef annemin ölüm tarihi gibi... ama 20 aralık bambaşka bir tarih benim için, 20 aralık' ta saat 08:31 de poyraz' ım dünyaya geldi. olanca güzelliği ve muhteşemliği ile bana geldi, bize geldi... birtanecik doktorum Can Şener pıııt diye çıkarıverdi onu karnımdan, dokuz ay beslediğim, koruduğum, esirgediğim yerden...

ilk görüşte aşktı, ilk muayeneleri yapılırken kafamı çevirdim ve baktım oğluma, dünya durdu o an... aşık oldum ben, hem de öyle bir aşk ki... sonra yanıma getirdiler, yüzü yüzüme değdi, ağladım... kokladı beni ve ağlamayı bıraktı, sanırım o da benim aşkıma karşılık verdi. bir senedir sürüyor beraberliğimiz, her duam, her dileğim bu birlikteliğin uzuuuuun yıllar sürmesi üstüne... bütün hayallerim onun için, onunla ilgili... zaten anne olmak da bu bence, başka biri için yaşamak, başka biri için dua etmek, başka biri için, başka biri ile ilgili hayal kurmak...

hayat da ikiye ayrıldı 20 aralık 2010 tarihi itibari ile, poyraz dan önce ve poyraz dan sonra... öncesini hatırlamıyorum aslında, unutturdu poyraz herşeyi. bu da bir sihri belki de bebeklerin, hayatı zorlaştırıyorlar zorlaştırmalarına ama öyle güzellikler, öyle mucizeler getiriyorlar ki insan anne olmadan önce neler yaptığını, neler yaşadığını, nasıl biri olduğunu hatırlamıyor. silip atıyor bebekler geçmişi, çünkü hayat onlarla bambaşka bir anlam kazanıyor, mucizevi bir anlam.

benim oğlum da hayatıma anlam getirdi, zaten yanıma ilk getirdiklerinde de ona sözüm bu oldu; HAYATIMIN ANLAMI... ağladım o dakika, mutluluktan, korkudan, güzelliğinin verdiği sarhoşluktan... o yokken yarımmışım, tam oldum. sabırsızmışım, sabretmeyi öğrendim, sinirliymişim sakinleştim. çocukmuşum ANNE oldum. kokusuyla uyumak, ipekten tenine dokunmak, gözlerinin içine bakmak güç veriyor bana, umutlandırıyor yaşama dair. minik yumuk elleri ile saçlarımı çekiyor gülüyorum, yüzümü tırmalıyor ellerini öpüyorum, pofuduk ayaklarını yanaklarıma dayıyorum. bazen daralıyorum, bazen deliriyorum ama saniyenin onda biri sürmüyor bu duygularım. çünkü anneyim, oğlumun annesiyim, gönüllü kölesiyim ömrümün elverdiği sürece...

şimdiye gelirsek, poyraz ım, bir yıldır bizimlesin aslında bir yıl dokuz aydır benimlesin... iyi ki varsın, iyi ki gelmişsin... sen mavi gözlerini dünyaya açtığın an, beni ve babanı dünyanın en mutlu iki insanı yaptın, bizi büyüttün bir anda, olgunlaştırdın, başkalaştırdın... sihrin evin her yerinde dağınıklığın ile birlikte:) kalplerimizi fethettiğin gibi, o minnak eşyalarınla evimizi bile ele geçirdin. hayatın hep bu bir yılda olduğu gibi gülücüklerle, neşeyle ve etrafında bir dolu seni seven insanla geçsin... yüzünde o kocaman gülümsemen ile dolaş, keşfet hayatı. hayat da hep gülümsetsin seni, uğraşa uğraşa uzanıp aldığın her nesne gibi çalış didin ve ulaş her istediğine...

ama en önemlisi şunu bil;
annen ve baban olarak seni dünyadaki herşeyden çok seviyoruz, her zaman da seveceğiz... seninle gurur duyuyoruz her zaman da duyacağız... senin için hiç bir fedakarlıktan çekinmeyeceğiz, gocunmayacağız... her zaman arkanda olacağız, ihtiyaç duyduğunda seslenmen yeterli, yanında bulacaksın bizi.

bugün ise bir yaşına basmanı kutlayacağız minik yavrum, güzel kuzum. keyifle büyümeni izleyeceğiz...


İYİ Kİ DOĞDUN HAYATIMIN ANLAMI, POYRAZ' IM, YAZI' M!!!

10 Temmuz 2011 Pazar

birgül teras' ta muhteşem cumartesi...

bu blogda gittim, gördüm, yedim, içtim blogu haline geldi ama napiyim, hayatımız böyle işte:)

bu cumartesi uzun malikanesi terasında yeme içme halindeydik. bu davetin mevzu bahis olduğu hafta ben ve kankeytom birgül azıcık gergin ve limoniydik. sebebini sormayın vallahi ben de bilmiyorum, öyle saçma sapan şeylerden gerilip patladık işte. belki de zaman zaman olmalı böyle şeyler arkadaşlıklarda... daha sıkı bağlar için arada bir esnetmek lazım düğümleri öyle değil mi??? neyse işte, ben bu davete katılmayacağımı sert bir üslupla birgül sultana arz etmiştim, o da bana sert bir üslupla cevap vermişti, bak gülüyorum yazarken şu an. fakat feyza' nın beni iteleyip kaktırması ile ben, poyraz ve de feyzuş düştük yollara. bir de birgül' e barışma hediyesi olarak aldığım gümüş yüzük.

seyrantepe' ye vardığımızda birgül' ün arkadaşı serap çoktan gelmişti ve terasta muazzam bir sofra bizi, demir şekerinin artık kullanmadığı aquarium swing i ise poyraz efendi' yi bekliyordu. ben sofraya oturmadan bir fırsat bularak hediyemi verdim kankeytoma. işte biz bu yüzden iyi dostuz, o da meğerse gitmiş bana küpe almış!!! evet evet salağız biz:)





neyse efendim, esra ve çiğdem' in geç geleceği anlaşılınca biz oturduk sofraya, evin sahiplerinin soyadı gibi uzuuuuuun ve keyifli bir kahvaltı oldu. çıtırım ayşegül' üm kahvelerimizi yaptı, feyza ve esra' nın doğumgünleri kutlandı. bu arada ben ve poyraz da ayşegül ve birgül' den hediyeler aldık... amaaaa keyif burda bitmedi, akşama doğru feyza çiğköfte yaptı, mangallar yakıldı, yener de geldi, süper bir akşam sofrası kuruldu.

birgül ve ayşegül bizi muhteşem ağırladılar. ama biz de muhteşem yedik... önümüzdeki yaz uzun malikanesi' nde bir başka yaza merhaba partisinde görüşmek dileği ile der, son sözü resimlere bırakırım:)











5 Temmuz 2011 Salı

eyüp sultan' da poyraz...

içimde bir sıkıntı vardı. tutmaz tutmaz bir anda maneviyatım tutar benim. eee tuttu işte. gitmemiz gerekiyordu Eyüp Sultan' a. ben hamileyken halam, Tanoş' un askerden Şırnak' tan sağsalim dönüşü için yakın dostlarını götürmüştü, orda görevli bir kadın çok ilgilenmişti benimle, bebeğin cinsiyetini tahmin etmişti ve tutturdu da,     '' oğlun olacak senin, Yunus suresini oku ki yakışıklı ve akıllı bir oğlun olsun '' demişti. daha belli olmamıştı cinsiyeti bebişin ama ben de o kadıncağızla aynı şeyi hissediyordum ve oğlum olacağından neredeyse emindim. neyse işte o zaman halamla dedik ki, bebiş doğduğunda da gelip yine şeker dağıtalım.

biraz geç kalmış olsak da 5 temmuz salı günü, poyraz ve ben önce halama gittik. halam, ben ve minişimiz taksiye bindik ve üsküdar iskelesine geldik. poyraz anakucağında ayacıklarını sallıyordu mutluluktan, zaten evde olma da nerde olursan ol onun için yeterli. vapura bindik, bu yeni vapurlar süper, kocaman camları var ve püfür püfür çalışan klimaları. poyraz camdan baktıkça delirdi, delirdikçe cama yapıştı.

vapur yolculuğundan sonra kalabalığın içinden yürüye yürüye vardık Eyüp Sultan Türbesi' ne. bu yaz inanılmaz derecede çok olan arap turistlerden elbette burda da çoktu, ayrıca bu türbenin olmazsa olmazları bir sürü gelin - damat ve sünnet çocuğu. kalabalıktan inanılmaz keyif alan Poyraz kahkahalar ve gülücükler savurdu durdu etrafa. türbe restorasyonda olduğu için içeri giremedik, sadece avluda oturduk. sonra da çıkarken adak şekerlerimizi tuttuk Poyraz' la... bir grup izci çocuk etrafımızı sardı, Poyraz ın neşesi görmeye değerdi. resmen büyük - çocuk ayırıyor benim kuzum ve çocukları çok ama çok seviyor.

işin manevi kısmı bitince eğlence kısmı başladı, teleferiğe bindik ve pierre loti tepesine çıktık, orası nedense bana ayrı bir huzur veriyor hoş bu sefer kalabalıktan huzur almaya pek imkan yoktu ama olsun, o tepede içilen çayın tadı ayrı nedense...

daha sonra yine teleferik, yine vapur ve ev... zaten yorgunluktan, görsel ve işitsel renklilikten bitap düşmüş poyraz efendi vapurda bir uyudu, eve gelip kapıyı açana kadar da uyanmadı.






belki de o da rahatlamıştır benim gibi, manevi anlamda yani...

1 Temmuz 2011 Cuma

ahhhhh anne acısını çeken bilir...

bu kez peri kızımın annesi esra' lardayız. leyla dündar' ın, esra' mı doğuran kadının senei devriyesi bu sefer. esra da annesini annemle aynı illetten, multiple myeloma dan yani kemik iliği kanserinden kaybetmiş. bunu tesadüfen keşfettik biz, arabada konuşuyorduk birgün ve annelerimizden açılmıştı söz. ölümlerinden, geçmeyen dinmeyen acımızdan... o gün öğrendik aynı berbat hastalıkmış annelerimizi bizden koparan. ama o benden daha şanslı, annesi en azından beyaz gelinliği ile görmüş onu, peri şekerini kucağına almış. benim annemin benimle ilgili hayalleri hep içimde kaldı, eminim orada bir yerde o da böyle düşünüyor. göremedi beni gelinliğimle, aşkımı yener can' ımı tanıyamadı, beraber sigara içemedi şöyle keyifle damadıyla. hamileyken kocaman karnımı okşayamadı, bebeğime yelekler, hırkalar öremedi. ve göremedi poyraz' ımı... ben ağlarken poyraz' ın doğuşu ile o silemedi gözyaşlarımı. esra' yı kıskanıyorum bu yönden ve ikimiz bir araya gelince annesi olan kadınları kıskanıyoruz, şaka gibi değil mi? otuzlu yaşlarda iki kadınız ve anneyiz ama dolduramıyoruz içimizdeki boşluğu işte.

neyse Allah kabul ederse Leyla Annenin ve Şenel' imin ruhuna Yasin okuduk üç kişi, esra, kardeşi derya ve ben. şu anda da bunu yazarken volkan konak cerrahpaşa yı dinliyorum;

DOKTORLAR DA NE BİLİR CİĞERİN ACISINI...
CERRAHPAŞAYA KOYDUM CANIMIN YARISINI...

25 Haziran 2011 Cumartesi

poyraz piknik insanı...

poyraz şekeri ömrünün 6. ayını doldurduktan sonraki beşinci gün, annesi ve çılgın teyzeleri ile piknikteydi. ataşehir' deki nezahat gökyiğit botanik bahçesine gittik, esra, çiğdem, feyza ve esra' nın arkadaşı suzan, son olarak da biz, oğluş ve ben. feyza çay demlemişti, kek, kısır ve patates salatası yapmıştı. esra da peynirli ve patatesli börek. biz de içecekleri aldık, peynir ve salam aldık.bir de piknik insanlarının vazgeçilmezi çekirdek ama çekirdek keyfimiz görevlinin bizi uyarması ile bitti, yasakmış!!! haklılar aslında, bahçe o kadar güzel ve temiz ki, malum türk insanı oturduğu yeri çekirdek kabukları ile batırmaya bayılır.

poyraz, feyza teyzesinin kucağında gölette yüzen ördeklerle tanıştı ve ördekler vakladı poyraz vakladı. keyfi görülmeye değerdi. bahçe zaten anlatılmayacak kadar güzel. burnumuzun ucunda bir cennet varmış da haberimiz yokmuş. yemyeşil her yer, bir sürü ağaç, renk renk çiçekler, bitkiler, göletler, kameriyeler... poyraz delirdi, delirdi. rüzgar estikçe heyecanlandı, ağaçları gördükçe bağırdı çağırdı, hayvancıkları gördükçe bayıldı. bizdeki muhabbeti anlatmaya gerek yok zaten, yine klasik feyza etkisi, booool boooool güldük.

ve ne şanslıyım ki ( burda maşallahhhhh diyelim ) çocuğumun gıkı çıkmıyor dışarda, hayatımı o kadar kolaylaştırıyor ki aslında...

16 Nisan 2011 Cumartesi

poyraz izmir' de...

fark ettim ki, geçmişi anlatayım derken bugünü kaçırıyorum. mesela 26 mart' ta poyraz' ın ilk uçak seyahatini ve İzmir gezisi havadislerini atlayacaktım az kalsın. napalım bloğum da benim gibi karman çorman, düzensiz olacak. bir hamilelikten yazarım ben de bir bugünden. elbet bir konsolidasyon durumu vardır sonra bunların. iyice alıştıktan ve öğrendikten sonra bulurum yolunu, bulamazsam da kendisini pek çok sevdiğim damla' ya sorarum. o bilir, eski blog yazarı ne de olsa...

neyse, babam bir iş için İstanbul' daydı. benim için de bulunmaz fırsat oldu tabii varlığı. çünkü yine annemin senei devriyesine gidecektim ama kendisi küçük bavulu büyüüüük bir farkla. evdeki en büyük valizi Poyraz' ın eşyaları ile doldurdum. kendi eşyalarımın adı bile anılmaz oğlumunkilerinin yanında. bir de üstüne puset ve pusetin ana kucağı da eklenince... neyse havaalanına bizi sağolsun kuzenim Caner bıraktı. ama zaten sonrası berbattı, valizi koy x-ray cihazına, puseti koy, diğer aparatı koy filan derken bir hayli yorulduk daha giriş kapısında. o zamanlar daha gülmeyi beceremeyen daha doğrusu sevmeyen Poyraz elbette yine herkesin ilgi odağı oldu. Sun Express in en sevdiğim uygulaması çocuklu aileler öne durumu ile ikinci sıraya kurulduk uçakta. böylece tarihe not düşülsün, 26.03.2011 tarihinde ilk defa uçağa bindi oğlum, üç ay altı günlükken. düşünüyorum da şimdiki nesil ne kadar şanslı. şahsen ben uçağa binebilmek için epey bekledim!!!!
pusetle uçağın kapısına kadar gidebiliyorsunuz malum. indiğinizde de yine kapıdan alıyorsunuz isterseniz. fakat oradaki bir görevli bizi uyardı kontuardan alalım diye çünkü bilenler bilir izmir' in dandik havaalanının her yeri merdiven. sanıyorum projesini çocuğu olmayan ya da hiç bebek arabası itmemiş biri çizmiş.

oturduk koltuklarımıza, başta bizimki biraz mızıklandı, yanımıza oturan bey de  Poyraz' a bakıp içlendi, yüzünden belliydi çocuklu yolculardan pek hoşlanmadığı. ama tecrübeli olmasa da araştıran ve her daim öğrenen annesi sayesinde kalkışta biberonla sağılmış anne sütü içen oğlum daha sonra da emziğine yumuldu ve uyudu. biz uçaktan inene kadar da uyanmadı. eee bu halide pek takdir topladı, bindiğinde kıl bakışlar atan amca bile sevdi oğlumu. itiraf edeyim ben de çocuksuzken, yani anne değilken bu bebek ağlamalarına, çocuk mızıldanmalarına kıl olurdum. haaa uyuz uyuz bakmazdım ya da bir şey söylemezdim ama sinir olurdum cidden. ama anne olunca biliyorum o an o çocuk ağladığında annenin içi iki kat ağlıyor. sosyal mesajımızıda da verelim.: lütfen toplu taşıma araçlarında mızıklanan çocukların annelerine anlayış gösterin çünkü en çok anların ihtiyacı var buna.

havaalanından kazasız belasız, tüm eşyalarımız tamam halde çıktık ve dışarda bizi Çağdaş yani canım canım kardeşim bekliyordu. minik arabasına zar zor sığdık. aynı minik arabadan bende de var bu arada, bu konuyu da atlamışım. yeri gelmişken anlatıvereyim, Yener yani eşim bana doğum hediyesi araba alacaktı. fakat bizim bebek kış bebeği ee taksi durağı da kankalarım olunca hiç sorgulamadım aldın mı alacak mısın, ne alacaksın diye... bir gün o gürültüden başka hiç bir şey çıkarmayan medela süt sağma makinemle iki büklüm süt sağmaya çalışıyordum, dış kapının açıldığı filan duymamışım bile. kafamı bir kaldırdım ki Yener. elinde bir anahtar sallıyor. iki dakikadan sonra idrak edebildim, benim arabammmm!!! elbette Poyraz' ı hemen Sema halamın ellerine bırakıp tur attık biraz. yarı otomatik olduğu için zorlandım ama bir de şimdi gelin görün. oğlum ve benim girmediğimiz delik yok artık. Aşkım sevgiler ve bir kez de burdan teşekkürler...

Bu ayrıntıyı da aktardıktan sonra İzmir günlerine geri dönüyorum, Poyraz resmen keyfetti orda, ama en çok ben. uyuyabildim bir güzel, neden derseniz babam süper bir çocuk bakıcısı, kardeşim ona keza ee bir de üst katıımızda oturan halam da eklenince listeye... Poyraz kalabalıktan ve ilgiden sarhoş oldu ben uyumaktan. babamın kocaman ve camla kaplı balkonlarında kendini arabada sandı, balkona çıkar çıkmaz uyudu. anneannesinin mezarına gitti, umarım bir şekilde görebilmiştir onu annem. Süheyla Yenge ve Celal Dayıya, Birgül Yengeye, Nazan Ablaya, eski mahallemizden Hayriye Teyzeye, Nazmiye Teyzeye, Necmiye Teyzeye ve Saime Teyzeye geldi bizimle.Ailemizin biricik doktoru Hülya Kocaman' la tanıştı. Tuğçe Teyzesinin ve Aslı Teyzesinin annesine pişirdikleri güzel şeyleri o da tattı annesinin sütüyle... Emel Teyzesi ile vakit geçirdi bir sürü. kısacası bir sürü insan girdi hayatına ve o da bir sürü insanın hayatına girdi. Bir dahaki yolculuğunda da ilk işi Başak Teyzesine gitmek olacak.

oğluşumuın ebesi sayılan Birgül can ve çıtır Ayşegül de İzmir' e geldiler haftasonu için. harika bir haftasonuydu. cumartesi Tuğçoş' u da aldık ve çiçekliköye gittik kahvaltıya. sonra kızlar ve erkekimiz Poyraz' la kordondaydık. Nisan ayı olmasına rağmen hava süperdi, Poyraz arabasının içinde bol bol uyudu. uyumadığı zamanlarda da beni hiç üzmedi. ertesi gün de soluğu İnciraltı' nda aldık ve kahvaltıyı denize nazır bir şekilde yaptık bu kez. daha sonra Bornova Forum a gittik ve kavelerimizi orda içtik. akşam yemeğimizi de Kır Çiçeğinde yiyerek günü ve hatta haftasonunu bitiriverdik. şimdi yazarken fark ettim de benim aslında hiç mi hiç hakkım yok kilo veremiyorum diye ağlayıp sızlanmaya...

İzmir gezisini dönüş yolculuğu ile bitireyim, övünmek gibi olmasın babam olmadan da kotarabildim uçak olayını dönüşte. Eylem' in aldığı superman tulumu sayesinde Poyraz hem havaalanı çalışanlarının hem polislerin gözdesi oluverdi, '' senin uçağa ihtiyacın yok ki supermen '' laflarına maruz kalarak ve eller üstünde havalarda geçti kontrol noktalarını, sağolsun herkes de hem valizler hem pusetle ilgili çooook yardımcı oldu bana. uçakta Fatmagül ün suçu ne dizisinin oyuncularından Mustafa karakterini oyanayan genç adam da vardı ama inanın bana kendisi Poyraz kadar sükse yapamadı!!!