23 Mart 2011 Çarşamba

kız mı erkek mi???

enteresan bir şey şu hamilelik. 6. hissi tavan yapıyor insanın, bebek beklediğimi öğrendiğim ilk andan itibaren biliyordum oğlum olacağını, az çok tipini bile tahmin ediyordum, rüyalarıma giriyordu ve sizi temin ederim sadece göz renginde yanıldım, ben nerden bileyim annesinin mavi boncuklarını alacak kadar uyanık bir oğlum olduğunu? ela olacak diye düşünüyordum. çünkü yener can' ın gözleri ela, ee benim canım annemle babamın gözleri ela, nursel annenin gözleri de ela. bu durumda ela kaçınılmaz görünüyordu. ama benim çakal oğlum, hamit dededen yani babaannemin babasından bana miras kalan mavi gözleri kapıvermiş. neyse şimdi göz rengini bir kenara bırakalım...

ne diyordum??? ben biliyordum oğlum olacağını da elbette ispatı gerekiyordu. hamileliğimin 14. haftasında canım doktorum Can Bey kontrolde dedi ki, '' haftaya müsait olursan gel de cinsiyetine bakalım. '' o hafta geçmek bilmedi. sonunda gittim yine doktorcuğumun yanına, Can Bey in huyudur, direkt söylemez hiç bir şeyi. çatlatır insanı; '' ne isim koyacaksınız bebeğe? '' diye sordu. ben de kız olursa ada belki ama erkek olursa kesinlikle POYRAZ dedim. '' o zaman Poyraz a merhaba de bakalım '' dedi. ben de ukala ukala ben zaten biliyordum dedim... yüzümde kocaman bir gülümseme Yener i aradım hemen. sonra babamı, halamı, Nursel Anneyi. lafı geçmişken içimde bir yaradır, yazmadan geçersem ne kendime ne de yazılarıma dürüst davranmış olurum. ben hamilelik kontrollerime son ay hariç hep kendi başıma gittim, sıramı beklerken de eşi ile elele bekleşen kadınları kıskandım durdum içten içe. Yener in kendi işi olması ve yoğunluğu yüzünden yalnız kaldım. ama doğru olan bir kadının gebelik kontrollerine eşi ile gitmesi. benimki sorunsuz bir hamilelikti ama ya problemler olsaydı... hoş belki problemli olsaydı Yener de beni yalnız bırakmazdı. neyse içimde uktedir yani, kısmet ikincisine artık :)

22 Mart 2011 Salı

dünyanın en güzel sesi

keseciği gördükten sonra rutin kontroller başladı. veee haziran' daki muayenemde Can Bey bana dedi ki '' biliyor musun, ben hayatımda o kadar çok kadın ağlattım ki, üstelik bunu 10 saniyede başardım hep'' .o sırada ultrason ekranına aval aval bakıp anlamaya çalışan ben, bu cümle ile ne kasttettiğini idrak edememiştim doktorcuğumun ta ki tık tıkı tık tıkı diye bir ses duyana kadar. meğer Can Bey, ben ekranda gördüklerimi kendimce insan yavrusuna benzetmeye çalışırken bebişin kalp seslerini dinlemek için ayarlar yapıyormuş. odayı poyraz' ın kalp atışları ve benim gözyaşlarımın sesi doldurdu. ordaydı işte, minik minik kalbi atıyordu içimde. nasıl biri olacaktı, neye kime benzeyecekti, huyu suyu kime çekecekti o an düşünmeye başladım. çünkü o an anladım ve emin oldum, ulaaan ben ANNE oluyorum!!!

21 Mart 2011 Pazartesi

3 nisan 2010

28 Mart 2010... canım annemin, biriciğimin, güzel yüzlümün vefatının beşinci yılı. elbette izmir' e gittim, ben her sene o lanet günde izmir' e gittim zaten ve gidiyorum, ömrüm elverdiği sürece de gideceğim.
her sene o gün dipsiz kuyulara düşerim ben, ama o sene bir değişiktim, çok yorgundum, çooook bitkindim. eşim yener de bana sürpriz yaparak benden bir kaç gün sonra geldi yanıma, biraz izmir turu attık onunla. o turu atarken bayılacak kadar yorulmuştum. oysa beni tanıyanlar bilir, hayattaki en büyük zevklerimden biriydi hoş hala da öyle kemeraltı sokaklarına dalmak, konak' tan alsancak' a yürümek... duygu yüklemesi yüzünden böyle diye düşündüm çünkü gerçekten bir sürü hisle doluyor içim annemin senesine gittiğimde, bir yanda korkunççççççç bir mutsuzluk ve hüzün, kocaman bir yarım kalmışlık, bir yanda babama ve kardeşime kavuşmanın verdiği mutluluk, eee bir de bu sefer sevdiğim adam da gelince sevdiğim şehre... karman çorman oldum ve sandım ki ondan bu bitkinlik. istanbul' a döndük sonra uçakla, yani gidiş dönüş bir uçak yolculuğu yapıldı. fakat eve dönünce garip bir ses bana hamilesin dedi. ciddiyim, hissettim nasıl olduysa. hemen bir test aldım ve bingo, sonuç pozitif... hamileymişim... hemen yener' i aradım ağlayarak ve neden ağladığımı da bilmeden. alt üst olduk ikimiz de. istemediğimizden değil bu kadar erken beklemediğimizden. hemen kadıköy şifa ataşehir' den bir doktordan randevu aldım, doktorun adını vermiyorum çünkü benimle fazla ilgilenememiş olması onun aslında iyi bir doktor olması gerçeğini değiştirmiyor. sadece çooook hastası var ve yetişemiyor bu insan. ( tabii o zaman bu olgunlukla düşünmüyorsun, o ayrı ) neyse kan testim yapıldı, ultrasonla muayenem de. evet cidden hamileyim. bu fikre alıştığım iki günün sonunda 2 Nisan cuma akşamı korkunç bir karın ağrısı başladı, panikledim, bir şeyler ters gidiyordu çünkü. erken yattım o gece ve sabah bir uyandım ki bebeğim gitmiş, meğer sandığımdan daha çok benimsemişim anne olma fikrini. eşim işe gitmek zorunda olduğundan yapayalnız kaldım evde. doktorumu aradığımda da ( işte burda koptu olay zaten ) düşük yapıyor olduğumu, yapacak bir şey olmadığını, gelmeme de gerek olmadığını söyledi. elbette o anda duymayı en son istediğim şeylerdi bunlar. allahtan kayınvalidem ve görümcem gelip beni görümcemin doğum yaptığı hastaneye götürdüler. yol boyu ağladım, hastanede de ağladım durdum. korkunç hissediyordum. görümcemin doktoru muayene etti ve kan testi yaptırdı yine bana. maalesef bebeğim gitmişti gerçekten. o süreci silmişim beynimden çünkü bu kadar detaylandırabiliyorum başka bir şey hatırlamıyorum pek. zaten hatırlanası da değil aslında. 31 Mart' ta ortaya çıkan annelik mevzusu yerini tıbbi terimle spontan abortus a bıraktı 3 Nisan' da.


gelgelelim tarih oldu 3 Mayıs. bende yine oluştu '' ben hamileyim '' hissi. bir kaç gün bekledim ve yine bingoooo. hamileyim ben. zaten olaya bilinçli yaklaşıp folik asit alımına ocak ayı itibari ile başlamıştm. ama bu kez daha ciddiye aldık işi ve oturup deliler gibi doktor araştırdık eşimle. internetten araştırdık, sağa sola sorduk. nedense medical park' ta görev yapan Can Şener' i seçti gönlümüz. hayatımızın en doğru kararıymış şu an rahatlıkla söyleyebilirim. çünkü, zaten dokuz ay stres üstüne stres yaşayan her anne adayının ihtiyacı olan rahatlığı veren hem tıbbi hem insani donanımı yüksek biri Can Bey. ilk randevumuz çok komikti, odasına girdiğimde arkasına yaslanmış bacak bacak üstüne atmış geniş geniş oturuyordu. itiraf edeyim, ilk dakikalarda nasıl olacak bu adamla diye düşünmedim değil. ama hikayemi dinledikten sonra bana verdiği bilgiler, muayene sırasında verdiği güven duygusu emin ellerde olduğumu hissettirdi. sonuç emin eller dedi ki evet kesecik oluşmuş. ahhhhh, poyraz' ımın ilk hali...

20 Mart 2011 Pazar

gecikmiş bir merhaba...

sonunda oturabildim başına bilgisayarımın... poyraz' a büyüdüğünde bir iz kalsın diye aldım bu adresi, okusun ve bilsin neler yaşadık beraber diye... ilk ayından itibaren yazacaktım, bunu yaptı, şunu yaptı, gülümsedi, ağladı, üzüldü, korktu diye... ama dolu dizgin yaşamaktan fırsat bulamadım ki.

gün itibari ile Poyraz Çat, üç aylık. ama ben baştan başlayacağım yazmaya, hamileliğimden başlayacağım Poyraz' la ikimizin maceralarını paylaşmaya...
hoş bir seda da bizden kalır böylece şu ahir hayatta.

şiir gibi başladık, umarım öyle de devam eder.

eeeee hoşgeldik, eeee hoşgeldiniz!!!!