21 Mart 2011 Pazartesi

3 nisan 2010

28 Mart 2010... canım annemin, biriciğimin, güzel yüzlümün vefatının beşinci yılı. elbette izmir' e gittim, ben her sene o lanet günde izmir' e gittim zaten ve gidiyorum, ömrüm elverdiği sürece de gideceğim.
her sene o gün dipsiz kuyulara düşerim ben, ama o sene bir değişiktim, çok yorgundum, çooook bitkindim. eşim yener de bana sürpriz yaparak benden bir kaç gün sonra geldi yanıma, biraz izmir turu attık onunla. o turu atarken bayılacak kadar yorulmuştum. oysa beni tanıyanlar bilir, hayattaki en büyük zevklerimden biriydi hoş hala da öyle kemeraltı sokaklarına dalmak, konak' tan alsancak' a yürümek... duygu yüklemesi yüzünden böyle diye düşündüm çünkü gerçekten bir sürü hisle doluyor içim annemin senesine gittiğimde, bir yanda korkunççççççç bir mutsuzluk ve hüzün, kocaman bir yarım kalmışlık, bir yanda babama ve kardeşime kavuşmanın verdiği mutluluk, eee bir de bu sefer sevdiğim adam da gelince sevdiğim şehre... karman çorman oldum ve sandım ki ondan bu bitkinlik. istanbul' a döndük sonra uçakla, yani gidiş dönüş bir uçak yolculuğu yapıldı. fakat eve dönünce garip bir ses bana hamilesin dedi. ciddiyim, hissettim nasıl olduysa. hemen bir test aldım ve bingo, sonuç pozitif... hamileymişim... hemen yener' i aradım ağlayarak ve neden ağladığımı da bilmeden. alt üst olduk ikimiz de. istemediğimizden değil bu kadar erken beklemediğimizden. hemen kadıköy şifa ataşehir' den bir doktordan randevu aldım, doktorun adını vermiyorum çünkü benimle fazla ilgilenememiş olması onun aslında iyi bir doktor olması gerçeğini değiştirmiyor. sadece çooook hastası var ve yetişemiyor bu insan. ( tabii o zaman bu olgunlukla düşünmüyorsun, o ayrı ) neyse kan testim yapıldı, ultrasonla muayenem de. evet cidden hamileyim. bu fikre alıştığım iki günün sonunda 2 Nisan cuma akşamı korkunç bir karın ağrısı başladı, panikledim, bir şeyler ters gidiyordu çünkü. erken yattım o gece ve sabah bir uyandım ki bebeğim gitmiş, meğer sandığımdan daha çok benimsemişim anne olma fikrini. eşim işe gitmek zorunda olduğundan yapayalnız kaldım evde. doktorumu aradığımda da ( işte burda koptu olay zaten ) düşük yapıyor olduğumu, yapacak bir şey olmadığını, gelmeme de gerek olmadığını söyledi. elbette o anda duymayı en son istediğim şeylerdi bunlar. allahtan kayınvalidem ve görümcem gelip beni görümcemin doğum yaptığı hastaneye götürdüler. yol boyu ağladım, hastanede de ağladım durdum. korkunç hissediyordum. görümcemin doktoru muayene etti ve kan testi yaptırdı yine bana. maalesef bebeğim gitmişti gerçekten. o süreci silmişim beynimden çünkü bu kadar detaylandırabiliyorum başka bir şey hatırlamıyorum pek. zaten hatırlanası da değil aslında. 31 Mart' ta ortaya çıkan annelik mevzusu yerini tıbbi terimle spontan abortus a bıraktı 3 Nisan' da.


gelgelelim tarih oldu 3 Mayıs. bende yine oluştu '' ben hamileyim '' hissi. bir kaç gün bekledim ve yine bingoooo. hamileyim ben. zaten olaya bilinçli yaklaşıp folik asit alımına ocak ayı itibari ile başlamıştm. ama bu kez daha ciddiye aldık işi ve oturup deliler gibi doktor araştırdık eşimle. internetten araştırdık, sağa sola sorduk. nedense medical park' ta görev yapan Can Şener' i seçti gönlümüz. hayatımızın en doğru kararıymış şu an rahatlıkla söyleyebilirim. çünkü, zaten dokuz ay stres üstüne stres yaşayan her anne adayının ihtiyacı olan rahatlığı veren hem tıbbi hem insani donanımı yüksek biri Can Bey. ilk randevumuz çok komikti, odasına girdiğimde arkasına yaslanmış bacak bacak üstüne atmış geniş geniş oturuyordu. itiraf edeyim, ilk dakikalarda nasıl olacak bu adamla diye düşünmedim değil. ama hikayemi dinledikten sonra bana verdiği bilgiler, muayene sırasında verdiği güven duygusu emin ellerde olduğumu hissettirdi. sonuç emin eller dedi ki evet kesecik oluşmuş. ahhhhh, poyraz' ımın ilk hali...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder